Toplumsallaşma Aracı olarak Medya

Günümüzde okul öncesi dönemindeki çocuklar için medya araçları yeni nesil dadılar olarak tanımlanabilir. Okul öncesi dönemdeki çocuklara yönelik olarak çeşitli medya araçları; çocuk programları, animasyon filmler, çizgi filmler, tv kanalları, video oyunlar gibi internette uygulamalar bulunmaktadır. Çocuklar sadece eğlenme amaçlarının yanı sıra keşfetmek, dünyayı tanımak ve anlamak için de medya araçlarından faydalandıkları bilinmektedir.

Rideout (2017), okul öncesi dönemindeki çocukların günde ortalama 2 saat 49 dakika harcadıklarını belirtmiştir. Çocuklar doğumundan itibaren medyaya maruz kaldıklarından, yaşamlarının parçası haline gelen medyanın çocuklar üzerinde pek çok etkisinden söz etmek mümkündür.

Çocukların kendi cinsiyetini tanıması ve farkına varmasıyla başlayan dönem kızların ve erkeklerin rol model aldıkları bireylerin davranışlarını, karşı cinsin davranışlarını, nasıl ve neler şeklinde gözlemlemesiyle bilgi edinerek devam eder. Medya da aynı şekilde çocukların toplumsal cinisyet rol ve davranış geliştirmesine hizmet eder.

Başta aile olmak üzere, çevre ve günümüzde çok önemli bir yere sahip olan medya araçlarının ilettiği mesajlar birleşik bir çerçeve oluşturarak çocuğun toplumsal cinsiyet rollerine dair bilgi edinme yoludur. Çocukların en çok izledikleri çizgi filmlerde önemli ölçüde toplumsal cinsiyet geleneksel rolleri ve erkek egemen düzende sunulmaktadır. Bu rollerin çocuğa keyifli görsellerle, sevdiği karakterlerle sunumu çocuğun özdeşim kurup düşüncelerine yön vermesini sağlamaktadır. Medyanın bireylere ilettiği toplumsal cinsiyet rolleri ile alakalı pek çok durum ve davranış kodları vardır. Medyadaki reklamlar ilettikleri mesajlarla toplumsal algı ve süregelmiş yapı ilişkisi anlamında etkili kodlar taşır. Çünkü reklamlar pazarladığı ürünün ya da sunduğu markanın kişiler tarafından tüketilmesi için kültür ve toplumsal cinsiyet rolleri ile alakalı kodlar barındırmaktadırlar (Kalan, 2010). Bu sebeple cinsiyet rolleri en fazla kullanılan kodlar olarak reklam piyasasında yerini almıştır. Ulaşabildiği geniş kitleye, kodların tekrar tekrar gösteriminin olanağına sahip olduğundan dolayı reklamlar toplumda cinsiyet kalıp yargılarının pekişmesinde çok büyük bir rol sahibidir.

Dolayısıyla medyanın bu ortamında toplumsal cinsiyet kodlarına maruz kalan kız ve erkek çocukları cinsiyetlerine uygun olan davranışları, modelleri sorgulamadan kendisiyle özdeşleştirebileceklerdir.

Çocuk dünyaya tanımaya çalışırken medya ile baş başa bırakılmamalıdır. Okul öncesi çağındaki çocuk, medyadan gelişimini olumsuz yönde etkileyebilecek pek çok uyarana maruz kalabilir ve onları medyanın eğitici amacının dışındaki iletilerinden korumak gerekmektedir. Bu noktada ebeveynlere ve öğretmenlere büyük görev düşmektedir.

Sosyal yaşamda her ne kadar toplumsal cinsiyetin farklılığı biyolojik farklılıklardan kaynaklansa da aynı anlamı taşıdığı anlamına gelmez (Amott ve Matthaei, 1981:154). Çünkü toplumsal cinsiyet, hem erkeğe hem de kadına toplumun belirli davranış kalıplarına uygun, biyolojik farklılıkların dışında da öngörülen roller verilmektedir. Cinsiyet rollerini toplum belirler ve çocukların bu rollere uygun davranmasına çocuklar teşvik edilir, topluma aykırı davranışları ise ya görmezden gelinerek ya da o davranışlar detaylıca eleştirerek önüne geçmeye çalışmaktadır (Gander ve Gradiner, 2010:141).

Çocuğun çevresini gözlemleyerek öğrenmesinin yanı sıra ona öğretilenler, sunulan düşünce yapıları ve cinsiyetler arasında yapılan ayrımlar çocuğun düşüncelerini şekillendirir. Kendisine çizilen sınırları gören çocuk kendi davranışlarına da sınır koymaya başlar. Ebeveynlerinin ve yakın çevresinin bu şekilde davranması ve medyada da aynı geleneksel söylem ve davranışları görmesiyle bunu pekiştirir.

Toplumsal cinsiyet gelişimi, sosyal kurumlardan edinilen deneyimler, motivasyon ve özdenetim mekanizmaları gibi içsel işlevlerin bir araya gelmesiyle oluşturulur. Çocuklar özellikle başta ebeveynleri olmak üzere yakın çevrelerindeki arkadaşları, öğretmenleri gibi kişileri de gözlemler ve gözlemledikleri davranışları içselleştirerek öğrenirler.

Günümüzde, popüler kültür çocuklarla yetişkinlerin dünyasını birbirine yaklaştıran en güçlü faktörlerden biridir. Popüler kültürün etkisi altındaki en büyük hedef kitle çocuklardır; çünkü ‘kullan at’ kültürü ile büyüyen çocuklar popüler ürünlerin en istekli alıcıları haline gelmektedirler. Hayatlarının her alanında popüler ürünlerin kullanılması onlar için oldukça önemli hale gelmektedir (Marsh vd., 2005: 44). Çocuklar tüketim kültürü olan popüler kültürün hem alıcısı hem de nesnesi durumundadırlar. Yetişkinlerle kitle iletişim aracı ile aynı enformasyonu paylaşan çocuklar yetişkinler gibi giyinerek, makyaj yaparak, davranarak ve eğlenerek çocukluk kavramının içini boşaltmaktadırlar. Çocuklar popüler kültür ürünleri ile hızlandırılmış bir çocukluk yaşayarak yetişkinliğe çok daha erken yaşlarda adım atmaktadırlar (Akbaş ve Topçuoğlu, 2009:101). Bu şekilde günümüzde minyatürleştirilmiş yetişkinlik alanına dönen çocukluk artık ne çocuklara ne de yetişkinlere ait bir alan değil, çocukluğu sermaye haline getirmiş bir endüstriye aittir. Çağımızda çocukluk çeşitli toplumsal değişkenlere göre farklı şekilde yaşanmaktadır fakat son yıllarda kitle iletişim araçlarının her yere yayılması ile popüler kültür ürünleri ile tektipleşen bir çocukluk oluşmaya başladığı ifade edilmektedir. Bu süreçte çocukları en çok etkisine alan ve en yaygın kitle iletişim aracı televizyondur çünkü televizyon işlevini anlamayı sağlayacak bir eğitim gerektirmez, televizyon izlemek basittir,
okuma-yazma bilmeyi gerektirmez ve en önemlisi televizyon karşısında herkes eşittir (Postman, 2016: 103). Diğer bir ifade ile televizyon karşısındaki altı yaşındaki çocuk ile yetmiş yaşındaki kişi aynı içeriğe maruz kalmaktadır ve böylece çocuklar için erken yaşlarda yetişkin dünyasının kapıları açılmaktadır.

Çağımızda çocuklar “ekran çocuğu” olarak adlandırılmaktadırlar. Çeşitli sebeplerden dolayı okul dışı zamanlarda evde durmak durumunda olan çocuklar uzun süre televizyonla baş başa kalabilmektedirler. Televizyon izleme süresi arttıkça etkilenme oranı da artmaktadır. Buradan yola çıkarak yirmi dört saat çocuklara yönelik kanal sayısının ve program içeriklerinin artması çocukları hedefleyen endüstrilerin çocuklar için oluşturdukları gündelik yaşam süreçlerinin aileler tarafından doğal ve zararsız görülmesine, televizyonun bir bakıcıya dönüşmesine ve çocukların televizyona bağlanmalarına sebep olabilmektedir (Seçkin, 2011: 243).

Çocuklar doğduklarından itibaren gördükleri ve duyduklarıyla dünyayı anlamaya çalışmaktadırlar. Küçük yaştan itibaren televizyonla uzun süre yalnız bırakılan çocuk neyi, nasıl ve niçin seyredeceğinin farkına varamadan televizyon izleyicisi olmaktadır ve televizyonun gösterdiği her şeyi görmektedir (Şirin, 2015: 46).

Bununla birlikte izlediği program ne olursa olsun çocuk televizyona soru soramamakta, açıklama isteyememekte ve televizyona itiraz edememektedir. Televizyon tek yönlü bir sosyalleşme aracı olarak uzun süre izlendiğinde çocuğun düşünme, sorgulama ve yorumlama becerilerini köreltmektedir. Televizyonda sunulan kavramların, düşüncelerin, fondaki belli belirsiz görüntülerin, duygular ve davranışların tekrarlı sunumu çocuğun duygu, düşünce ve davranışlarında bu içeriğe bağlı bir yanlılık oluşturmaktadır.

Sürekli gelişen ve ilerleyen bir dünyada kemikleşmiş kalıp yargılardan uzak, yenilikçi bireyler yetiştirmeyi sağlamak toplumunun refah düzeyinin artmasına katkı sağlayacaktır. Bu yüzden çocukların her alanda bilinçli gelişimi için çocuklar medya araçlarıyla baş başa kalmamalıdır, ona eşlik edilmelidir. Ebeveynler seçici olmalıdır…

Öğr. Gör. Cansu BOZER
Kapadokya Üniversitesi Çocuk Gelişimi Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürü

 

KAYNAKÇALAR

Akbaş, E., ve Topçuoğlu, R. (2009), “Modern Çocukluk Paradigmasının Oluşumu Eleştirel Bir Değerlendirme”, Toplum ve Sosyal Hizmet Dergisi, 20/11, 95-103

Amott, M., & Matthaei, J. (1981). Race, gender and work (multi-cultırel economic history of women in the united states-revised edition, Boston MA: South End Press

Gander, M.J. & Gardiner, H. W. (2010). Çocuk ve ergen gelişimi,(çeviri: Bekir Onur) İstanbul: İmge kitabevi.

Postman, N. (2016), Televizyon: Öldüren Eğlence, (Çev. Osman Akınbay), 6. Basım, İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

Rideout, V. (2017). The Common Sense census: Media usage by kids age zero to eight. San Francisco, America.

Seçkin, G. (2011), “Popüler Çocuk Dergileri ve Tüketici Çocuğun İnşası/Pazarlanması”, Çocuk Hakları ve Medya, Ed. Mustafa Ruhi Şirin, İstanbul: Çocuk Vakfi Yayınları, s. 233-245.

Şirin, M.R. (2015), Televizyon Çocuk ve Aile, 4. Baskı, İstanbul: İz Yayıncılık.




E-Bülten Kayıt

Montessori Anaokulu hakkında bilgi almak için e-posta adresinizi bırakın.

Onay vermeden bu işlemi gerçekleştiremezsiniz
Kapadokya Üniversitesi veri sorumlusu sıfatıyla, verdiğiniz kişisel verilerin gizliliğini 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununa (KVKK) uygun olarak ve büyük bir hassasiyetle koruyacaktır. Kişisel verileriniz, KVKK’ya uygun olarak işlenecek, sizleri Kapadokya Üniversitesi hakkındaki gelişmelerden e-posta veya telefon yoluyla haberdar etmek için kullanılacaktır. Detaylı bilgi için tıklayınız