- Kapadokya Montessori
- Makaleler
- Birlikte Oynayalım mı?
Birlikte Oynayalım mı?
İnsanın doğasında “oyun” ve “oyun oynama isteği” her zaman vardır. Yetişkin için eğlenme, dinlenme, boş zaman etkinliği gibi görülen oyun, çocukların gerçek yaşantısından daha çok benimsediği, daha çok içinde yaşadığı, kendini bütünüyle kaptırdığı ve mutlu olduğu bir dünyadır. Oyun oynamak içten güdümlü, gönüllü bir eylem, çocuğun özgür seçimidir.
Oyun, bizlerin dışarıdan gördüğü gibi basit bir eylem değil, göründüğünden daha karmaşık bir olgudur. Çocuğun zamanın büyük bir bölümünü kaplayan, içinde yaşadığı dünyayı, çevresindeki insanları tanıdığı ve anlamlandırdığı ciddi bir uğraştır. Piaget’ e göre oyun bir uyumdur. Montessori’ ye göre ise oyun çocuğun işi olarak nitelendirilmiştir. Bu yüzden oyun, çocuğun sağlıklı gelişmesi ve kişilik kazanması içim sevgiden sonra gelen en önemli duygusal doyum olarak görülmelidir. Sevgiden yoksun bir çocukluk olmayacağı gibi oyunsuz bir çocuklukta düşünülemez. Oyun oynayan çocuklar, oyun oynamayan çocuklardan daha sağlıklı ve daha çabuk gelişmektedir. Oyun, çocuğun fiziksel gelişim, psikomotor gelişim, bilişsel gelişim, dil gelişimi, duygusal ve sosyal gelişim olarak tüm gelişim alanlarını desteklemekle birlikte çocuğu gerçek hayata hazırlayan, gerçek dünya ve hayal dünyası arasındaki bir köprüdür.
Koşma, atlama, tırmanma sürünme vb. gibi fiziksel aktiviteleri içeren hareketli oyunlar çocuğun vücut sistemlerinin (solunum, dolaşım, sindirim, boşaltım sistemleri) düzenli çalışmasını sağlamaktadır. Ayrıca açık havada oynanan oyunlar çocuğun güneşten ve temiz havadan yararlanmasını sağlayarak, bedensel gelişimini hızlandırır. Bununla birlikte, çocuğun fiziksel gücünü arttırır, tepki yeteneğini ve dikkatini geliştirir, organlar arasında koordinasyonu sağlar, hareketlerinde çeviklik ve bedensel esneklik kazandırır. Hareketli oyunlar saldırganlığın olumlu yöne kanalize edilmesini sağlar. Oyun ile çocuk fazla enerji birikimini boşaltır ve sakinleşir. Oyun sırasında duyduğu coşku, heyecan ve başarı hissi çocukların özgüveninin gelişmesine yardım edererek olumlu benlik algısının gelişmesini destekler.
Bilişsel gelişim açısından oyun oynarken çocukların bellekte tutma, hatırlama, isimlendirme, eşleştirme, sınıflandırma gibi becerileri gelişmekte, mantık yürütme, sebep sonuç ilişkisi kurma, dikkatini toplama ve problem çözme becerileri desteklenmektedir. Oyun, çocukların merak duygusunu geliştirmekte, dünyayı ve çevresini keşfetmesi için yaratıcı fırsatlar sunmaktadır. Çocuklar gerçek yaşamda gördükleri nesne, olay ve düşünceleri zihinlerinde işlerken çevrelerinde gördükleri nesneleri, araçları ve ipuçları anlam geliştirmek üzere sembolik olarak kullanmaktadır. Özelllikle sosyo-dramatik oyunlar, dile dayalı oyunlardır. Canlı oyun ortamında çocuğun sözcük dağarcığı gelişmekte, daha düzgün ve uzun cümleler kurmayı öğrenmektedir. Oyun, gerçek yaşam seneryoları ile çocuklara okuryazarlık deneyimleri kazandırarak bunları çok farklı ortamlarda (alışveriş, hastane, doktor ofisi, banka, restoran, levhalar, reklamlar, ilanlar, markalar, hesap makinesi, kasa fişi vb. gibi) kullanma fırsatları sağlamaktadır. Kısaca oyun, çocuğun yaratma ortamıdır. Çocuk tüm dil becerilerini, düşünme süreçlerini, deneyimlerini ve gözlem yeteneğini oyun ile sergilemektedir. Sadece büyürken öğrendiklerini ve gözlemlediklerini değil kendi ürettiklerini ve yaratıcılığını oyun aracılığı ile ortaya koymaktadır.
Çocuğun, davranışları, istekleri, düşünceleri, duyguları en açık ve yalın biçimde oyun oynarken ortaya çıkmaktadır. Oyun, çocukların duygularını ifade etmesi için en doğal ortamdır. Çocuklar, rekabet, kıskançlık, kızgınlık, öfke gibi duygularını oynadıkları oyuna yansıtır. Ayrıca sevgi ve mutluluklarını yine oyun ile sergilemekte, farkında olmadan kendi iç dünyalarını yetişkinlere oyun yoluyla açmaktadır. Bununla birlikte çocuklar, insanların sosyal yaşamdaki rolünü, insan ilişkilerini, bu rollerin nasıl uygulandığını ve ilişkilerin kişiyi nasıl etkilediğini; iletişim kurma, paylaşma, sırasını bekleme, işbirliği, kendi hakkını savunma, başkalarının haklarına saygı gösterme, karşısındakini dinleme gibi toplumsal kural ve davranışları oyun sırasında görür, öğrenir, dener, benimser ve benliğinin bir parçası haline getirir. Oyun yoluyla gelecekteki rollerini kazanır. Özellikle sosyo- dramatik oyunlarda taklit yoluyla rol alma, nesneler ile “öyleymiş gibi” gibi oyun oynama ya da etkinlik ve durumlarda “öyleymiş gibi” oyun oynama ile yetişkin yaşantısını taklit ederken gerçek yaşantısını etkileyecek deneyimler kazanmaktadır.
Çocukların oyuna hazır olması, aile içinde edindiği deneyimler ve bulunduğu ortam ile ilgilidir. Çocuklar, oyun oynarken eğlenmeli, aktif olmalı ve hoş vakit geçirmelidir. Eğer çocuk ile ailede oyun oynanmış ve paylaşımda bulunulmuş ise akranlarıyla ve başkalarıyla oyun oynaması o kadar kolay olacaktır. Oyun, çocuklarımızın hayatında önemli bir yere sahipken demek yerine, çocuklarımızın yaşamı anlamlandırma biçimi “OYUN” iken neden birlikte oynamayalım diyorum. Bu yüzden artık biz ebeveynlerin çocuklarımıza “birlikte oynayalım mı?” diye sorma zamanın geldiğini düşünerek bütün çocuklarımıza ve ailelerine oyun dolu tatiller ve günler diliyorum….
Dr. Öğretim Üyesi Münire AYDİLEK ÇİFTÇİ
Sağlık Bilimleri Yüksekokulu
Çocuk Gelişimi Lisans Bölüm Başkanı/ Yaratıcı Drama Eğitmeni
Kaynakça:
Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürlüğü, (2013). 0-36 Ay Çocuklar İçin Eğitim Programı İle Bütünleştirilmiş Aile Destek Eğitim Rehberi (EBADER) Eğitimci Kitabı. Ankara: MEB. (tegm.meb.gov.tr.)
Pehlivan, H. (2005) Oyun ve Öğrenme. Ankara: Anı Yayıncılık.
Poyraz, H. (2012). Okul Öncesinde Oyun ve Oyun Örnekleri. Ankara: Anı Yayıncılık.
Sevinç, M. (2004). Erken Çocukluk Gelişimi ve Eğitiminde Oyun. İstanbul: Morpa Kültür Yayınları.
Paylaş