- Kapadokya Montessori
- Makaleler
- Toplumsal Bir Tehdit: Aşı Reddi
Toplumsal Bir Tehdit: Aşı Reddi
Bulaşıcı hastalıklar, asırlar boyunca insanlık için büyük bir sorun olarak yer almış ve yer almaya devam etmektedir. İnsanların hastalanmasına ve ölümüne yol açan bu hastalıkların önlenmesi aşılanmanın sağlanması ile mümkün olmaktadır. Aşılar, belirli bir hastalığa karşı bağışıklığı geliştiren biyolojik ürünlerdir. Bir aşı tipik olarak, hastalığa neden olan mikroorganizmayı andıran bir maddeyi içerir ve genellikle mikrobun, toksinlerinin veya yüzey proteinlerinin zayıflatılmış veya öldürülmüş formlarından elde edilir. Aşılama ile kişinin etkenle karşılaşarak vücudunun bağışıklık oluşturması ve bu sırada hastalığa yakalanmaması sağlanmaktadır.
Aşılar, çocuklarda hastalık yükünü önemli ölçüde azaltan ve milyonlarca ölümü önleyen güvenli, etkili ve düşük maliyetli bir sağlık müdahalesidir. Aşıların bulunması, çocuk ölümlerini azaltmada en etkili faktörlerden biri olmuş ve bulaşıcı hastalıklar gibi önlenebilir nedenlere bağlı çocuk ölümleri tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de azalmıştır. UNICEF verilerine göre, aşı ile önlenebilir altı hastalık (boğmaca, difteri, tetanos, kızamık, çocuk felci, verem) nedeniyle olan çocuk ölümlerinin sayısı 1989’da 5 milyon dolayında iken, bugün bu altı hastalıktan ölüm sayısı yılda 100 bin dolayına inmiştir.
İlki 1796’da Jenner tarafından çiçek hastalığına karşı geliştirilen ve sonrasında milyonlarca insanın yaşamını kurtaran aşılar; etkinlikleri, koruyuculuk düzeyleri, yan etkileri, maliyetleri, patent koruması gibi pek çok boyutu ile tartışılmıştır. İlaçlar gibi aşıların da tedavi ve koruma etkilerinin yanı sıra istenmeyen etkileri vardır. Aşının koruduğu hastalıkların boyutu, yol açacağı yan etkinin karşısında çok daha fazladır. Aşıların olası yan etkilerine ilişkin kaygılar, endişeler ve yanlış inanışların giderek yaygınlaşması beraberinde aşı reddini getirmiştir.
Peki giderek artan aşı reddi risk oluşturuyor mu?
Toplum içerisinde doğuştan bağışıklık sistemi ile ilgili hastalığı olan, bazı hastalıkların tedavisi nedeniyle bağışıklık sistemi bozulmuş olan, ağır beslenme bozukluğu olan ya da tıbbi nedenlerle aşılanamayan çocuklar bulunduğu gibi sağlık hizmetlerine erişemediği için aşılanamayan çocuklar da bulunmaktadır. Son dönemde aşılanamayan çocuklar içerisine, ebeveynlerin aşıya karşı duydukları endişe kaynaklı aşı reddi ile aşılanamayan çocuklar da girmiştir.
Aşı reddine bağlı aşılanamayan çocuk sayısı giderek artmakta ve bu durum toplum açısından risk oluşturmaktadır. Nitekim aşı sadece aşılanan çocuğu değil tıbbi nedenler ya da sağlık hizmetine erişemediği için aşılanamayan çocukları da korumaktadır. Bu koruma aşılanan çocukların toplum bağışıklığı oluşturması ile sağlanmaktadır. Bulaşıcı hastalıklara karşı toplumun kritik bir oranının aşılanması durumunda salgın çıkması olasılığı azaldığı için toplumun tüm üyeleri de korunmaktadır.
Ebeveynlerin çocuklarını aşılatmama kararı sadece kendi çocukları için değil, toplumdaki birçok farklı insan grubu için de sağlık tehdidi oluşturmaktadır. Aşı reddinin artması ile birlikte toplumda aşısız çocuk oranının artması beraberinde salgın riskini getirmekte ve aşısız tüm çocuklar için özellikle tıbbi nedenlerle aşılanamayan çocuklar için büyük risk oluşturmaktadır. Sonuç olarak dünyada her yıl milyonlarca çocuğun ölüm nedeninin bulaşıcı hastalıklar olduğu ve bunların büyük bir bölümünün aşılamanın sağlanması ile önlenebileceği kesinlikle unutulmamalıdır. İnsanların sakatlık ve ölümüne neden olan bulaşıcı hastalıklardan korunmayı sağlayan en önemli faktörün, doğumdan itibaren başlayan ve hayatın her safhasında devam eden aşılama programları olduğu gerçeği akıldan çıkarılmamalıdır.
Dr. Öğr. Üyesi Rukiye YALAP
Sağlık Bilimleri Yüksek Okulu
Müdür Yardımcısı
Paylaş