Sizce Kimlere “Ebeveyn” Denir?

Bebeğin doğumuyla birlikte kadın ve erkek için yeni role uyum süreci başlamaktadır. Artık kadın ve erkek rolünün yanında ebeveynlik rolüne de üstlenmeleri gerekmektedir. Ebeveynlik kavramı, biyolojik yaklaşıma göre bir türün üreme yoluyla kendi neslinin devamını sağlayan, yeni yavruların erişkin oluncaya kadar büyütülmesi ve bakımıyla yükümlü bakıcılar olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım, ebeveynliği sadece biyolojik açıdan ele alarak sosyal duygusal bağ ve etkileşim boyutu göz önünde tutulmadığı için ebeveynliği açıklamada eksiktir. Oysa ebeveynlik kavramı, kan bağına dayalı olarak biyolojik yönü ile birlikte ebeveyn çocuk arasında ki sosyal duygusal bağ ve etkileşimsel yönüyle de ele alınmalıdır (Grusec & Davidov,2007; Holland, 2004). Ebeveynlik tanımlamalarında, biyolojik, bilişsel ve sosyal bileşenlerin birlikte ele alınması ebeveynliği açıklamada daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Ebeveynlik, çocuğun büyüme sürecinde ki temel ihtiyaçlarını karşılamayı ve tüm gelişim alanlarına yönelik desteklemeyi içermektedir. Bununla birlikte temel ihtiyaçları karşılamaya ve bakıma dayalı bir açıklama da “ebeveynlik kavramını” tam olarak yansıtmamaktadır. Ebeveynlik kavramı, çocuğun hem temel ihtiyaçlarını karşılama ve sürdürmeyi hem de çocukla yetişkin arasında sosyokültürel ve duygusal açıdan güvenli, sürekli bir bağlanma ve etkileşim gerçekleştirebilmeyi içermektedir (Grusec & Davidov,2007; Holland, 2004).

Bireyin tüm yaşamını etkileyecek bağlanma ve etkileşimin gerçekleştiği, toplumsal kültürlemenin oluştuğu, ilk ve en yakın anlamsal bağlam ailedir (Vygotsky,1986; McDevitt & Ormrod, 2002; Kağıtçıbaşı, 2010). Aile kavramı; toplumun temel yapısını oluşturan en temel birim olarak tanımlanmaktadır (Gıddens,2008). Ailenin oluşmasında rol alan bireyler, mikro ve makro düzeylerde birçok faktörden etkilenmektedir. Aileyi etkileyen tüm faktörler, domino etkisi ile ebeveynleri ve onlardan sonra gelecek ebeveynleri etkisi altına almaktadır. Toplum ve aile arasında ki bu karşılıklı işleyen mekanizma (etkileşim mekanizması) aynı zamanda bir döngü oluşturmaktadır. Bu döngü, kadın ve erkek olarak bireylere yansıdığı gibi bu bireyler yetişkinlikte çocuk sahibi olduklarında ebeveynlik rollerini de etkilemektedir (Carolyn, Stephenson, Hanson, Hargett, 1993).

Ebeveyn olma olgusunun, sadece bireyi ya da oluşturmuş olduğu aileyi değil, tüm toplumu değiştirme gücüne rağmen ülkemizde ebeveyn olmaya yönelik farkındalık çok düşük düzeyde gerçekleşmektedir. Çoğu yetişkin ebeveynliğe ilişkin olarak herhangi bir hazırlık yapmamaktadır. Oysa doğacak çocuk için; ebeveyn adayı yetişkinlerin yaşı, genel sağlık durumları, ebeveynlerinin onları yetiştirme yaklaşımları, eğitim durumları, ekonomik koşulları, yaşadıkları fiziksel çevre ve şartları, içinde bulundukları sosyal bağlam gibi birçok faktör büyük önem taşımaktadır (Brooks, 1991; Schmied, Myors, Wills, Cooke, 2002). Bu noktada öncelikli olarak ebeveyn adaylarının önce kendilerini sonra ise çevresel faktörleri çocuk için uygun bir hale getirmeleri gereklidir. Örneğin, ebeveynlerin, ruh ve fiziksel sağlığının iyi olması, aralarında ki sosyal ve duygusal ilişkinin olumlu olması ve gebeliğin ya da evlat edinme zamanının her iki yetişkin için uygun olması gerekmektedir (Brazelton, 1992; Schmied, Myors, Wills, Cooke,2002).

Ebeveyn ve Çocuk / Çocuk ve Ebeveyn

Ebeveyn ve çocuk arasındaki karşılıklı etkileşimde, özellikle ebeveynin çocuğu nasıl algıladığı ve tanımladığı önem taşımaktadır. Ebeveynlerin çocuğu tanımlamasında, ebeveynin yaşadığı ve yetiştiği ortamın etkisi büyüktür. Ebeveynin kendi çocukluğunda gördüğü disiplin edilme yöntemi ve ailesinin çocuk yetiştirme yaklaşımı ilerde ebeveyn olarak kendi çocuğuna karşı tutumunu ve ebeveynlik stilini etkilemektedir (Kağıtçıbaşı, 2010). Ayrıca ebeveynlerin beklentileri ile içinde yaşadıkları yaşam koşulları arasında da ilişkisel bir bağ vardır. Ebeveynlerin, çocuklardan beklentileri ailenin yaşadığı ortama ve çevreye göre değişebilmektedir. Kent kültüründe yaşayan ebeveynler ile kırsal kültürde yaşayan ebeveynlerin çocuklarından biliş ve davranışa ilişkin beklentileri farklılık göstermektedir (Nacak vd.2011). Savaş, kıtlık, fakirlik ya da doğal felaket ortamında bir ebeveynin çocuğuna yönelik beklentileri onun hayatta kalmasına yönelik iken daha rahat koşullarda yaşayan bir ebeveynin çocuğa yönelik beklentileri bilişsel, sosyal ve akademik gelişimi yönünde olabilmektedir. (Davitte & Ormrod, 2002). Ebeveynlerin çocukları üzerine kurdukları bu beklentiler kimi zaman kendilerinin gerçekleştiremedikleri ya da ulaşamadıkları hayalleri çocuk üzerinden gerçekleştirme isteğinden kaynaklanmaktadır. Çocuğun gelişim sürecinde ebeveynlerin bu beklentileri değişim göstermektedir. İlk zamanlar bu beklentiler çocuğun hayatta kalmasına yönelik iken çocuğun yaşı ilerledikçe sosyal ve kültürel beklentilere dönüşebilmektedir (Webb, 2001; Sharry, 2002).

Ebeveyn ve çocuk arasında, karşılıklı ve dinamik bir etkileşim bulunmaktadır. Bu beklentilerin gerçekleşme ya da gerçekleşmeme durumuna bağlı olarak ebeveynler farklı düzeyde kaygılar taşımaktadır. Ebeveynlerin çocuklarından beklentileri onlarla etkileşimlerini de etkilemektedir. Bu etkileşim süreci ebeveynlerin çocuktan beklentileri ile çocukların ebeveynden beklentileri arasında ki döngüyü içermektedir. Ebeveynler ve çocuklar arasındaki bu döngü ebeveyn ve çocuk üzerinde değişiklikler yaratır. Her biri diğeri üzerinde bir güç ve baskı oluşturabilir. Karşılıklı direnç oluştuğunda ise çatışmalar ortaya çıkabilmektedir. Bu çatışmalar ve çatışmaların çözüm stratejileri, ebeveyn ve çocuk arasında bir denge oluşturmaya yardım ettiği gibi iletişimlerinde kopmaya da yol açabilmektedir. Ebeveynlerin çocuklarıyla ilişkilerinde sağlıklı bir iletişim içerisinde olmaları bu nedenle çok önemlidir. Kriz durumlarında, kazanan yâda kaybedene odaklı bir yaklaşım yerine çözüme odaklı bir iletişime odaklanmak ebeveynlere, çocuğa ve aralarında ki ilişkiye olumlu yansıyacaktır (Davitte & Ormrod, 2002).

Çocuk ve ebeveynler arasındaki etkileşimde ebeveynlere önemli sorumluluklar düşmektedir. Örneğin, çocuğa kaliteli zaman ayırma, birlikte oyun oynama, birlikte ders çalışma, pozitif bir yaklaşım, onları bir birey olarak görme, teşvik etme, onurlandırma, aile içi toplantılarda beraber karar alma, ortak kurallar belirleme ve iyi bir model olma gibi davranışlar ebeveynler ve çocuk arasında ki etkileşimi güçlendirmektedir (Davitte & Ormrod,2002; Sharry, 2002; Cannan & Warren 2003). Ayrıca ebeveyn ve çocuk arasındaki ilişkide ebeveynlerin çocuklarını nasıl tanımladıkları kadar çocuklarında ebeveynlerine yönelik tanımlamaları önemlidir. Yine ebeveyn beklentileri gibi çocuklarında ebeveynlerden bazı beklentileri bulunmaktadır. Bu beklentiler;

  • Ebeveynlerin çocukları kendilerine ait bir mülk gibi görmemeleri,
  • Birey olarak kişiliklerine saygı duymaları,
  • Ebeveynlerin isteklerinde tutarlı olmaları ve ebeveynin kendi beklentisine yönelik davranışlarında uygun model olması,
  • Aşırı koruyucu ya da duyarsız olunmamaları,
  • Çocuklara kendilerini gerçekleştirebilecekleri fırsatlar verilmeleri,
  • Çocukları yetkisiz bir birey olarak görmemeleri,
  • Sevgi ve şefkat gibi pozitif duygularını gizlememeleri yönündedir.

 

Dr. Öğr. Üyesi Münire Aydilek Çiftçi

Kapadokya Üniversitesi

Sağlık Bilimleri Yüksekokulu

Çocuk Gelişimi




E-Bülten Kayıt

Montessori Anaokulu hakkında bilgi almak için e-posta adresinizi bırakın.

Onay vermeden bu işlemi gerçekleştiremezsiniz
Kapadokya Üniversitesi veri sorumlusu sıfatıyla, verdiğiniz kişisel verilerin gizliliğini 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununa (KVKK) uygun olarak ve büyük bir hassasiyetle koruyacaktır. Kişisel verileriniz, KVKK’ya uygun olarak işlenecek, sizleri Kapadokya Üniversitesi hakkındaki gelişmelerden e-posta veya telefon yoluyla haberdar etmek için kullanılacaktır. Detaylı bilgi için tıklayınız