Düşünmece

“İlk Kelimeyi Kim Söyledi?”

Dil hayattan çıkar. Peki dil ve hayat arasında nasıl bir ilişki vardır? Hayatın neresindedir dil ve onu nasıl etkiler, ondan nasıl etkilenir. Dilleri canlı birer varlık olarak görmek gerektiğini düşünüyorum. Yaşadıklarımız, deneyimlerimiz, zihne ve dile yeni şeyler katarken, dil çevresinde oluşan evren de zihinsel faaliyetlerimizi, günlük uğraşlarımızı etkiliyor. Bu bize her an değişen, sınırsız genişleyen, bazen gerileyen, daralan bir dil evreninin resmini çiziyor.

Hayatın Yanıbaşındaki Dil

Dil üzerine yapılan araştırmalar, dillerin hikayesinin hayatın hikayesine belki de en bağımlı hikaye olduğunu gösteriyor. Canlı toplulukları hayat içinde diller oluşturuyorlar. Her insan ve canlı topluluğunun olduğu gibi, her insanın dilinin de bir gelişim hikayesi var. İnsan topluluklarının, günümüzde farklı ulusların kullandıkları, seslere, kelimelere, cümlelere, yerleşik hale gelmiş deyimlere, atasözlerine baktığımızda, bunların o toplulukların geçmişlerinden ve hayat deneyimlerinden süzülen işaretlerin, yazıya ve sese aktarılmasına denk düştüğünü görüyoruz. Bu durum dilin yanı sıra pek çok performatif sanatın kökenlerine baktığımızda da böyledir. Daha çok savaş, acılar, yoksunluklar yaşamış toplulukların dillerinde bunlardan izler vardır. Bir yerden bir yere göç etmenin izlerini derinden yaşayan toplulukların hayatlarında ve dillerinde, göçe, göçmenliğe dair kelimelerin, seslerin, haykırışların izleri vardır. Bunun izlerini en yakınımızda, Anadolu toplumlarının dile sadakatinin en büyük sonucu olan türkülerde görebiliriz. Kanımca, halk türküleri, Türkçenin bu topluma en güzel miraslarından biri olduğu gibi, bu toplumun aşıklarının, ozanlarının da tüm toplum adına dile karşı sadakatlerinin en büyük göstergesidir. Günümüzde “müzik” diye sunulan farklı seslerin dili hunharca kullanmasına, onu incitmesine de yakından şahit olunca, dile karşı sadakatimizin göstergesi türküler daha bir kıymetli oluyor.

Her Dilin Bir Dünyası/Her Dünyanın Bir Dili

Her dilin bir dünyası olduğu gibi her insanın dilinin de bir dünyası var. Bu dünya her insanın yaşamının özetini sunar esasında. İnsanın dili yaşadıklarından oluşur ve yaşadıklarına etki eder. Aralarında karşılıklı bir ilişki oluşur.

Her dil, canlıya davranır gibi bir muameleyi hak eder. Dilleri canlı bir varlık olarak görmek gerekir. O dilin seslerini kullanarak söyleyeceğiniz güzel bir şarkı-türkü, kuracağınız güzel bir cümle, sevilen insana yazılacak güzel sözler o dili de memnun eder. Günümüzde yeni teknolojilerin sağladığı yeni medya araçları dillerin en acımasızca kullanıldğı mecralar oluyor. Buna karşı yukarıda da belirttiğimiz gibi, her dilin hak ettiği gibi, Türkçenin de hak ettiği güzel ilgiyi görmesi gerekiyor. Her canlı dilin güzel bir hayat sürmesinin yolu da çocukların edineceği özenli dil bilgisinden geçiyor.

Çocuğun Dili Ya Da Dilin Çocuğu

Mantık, zihin, matematik ve dil gibi pek çok alanda çalışmalar yapan Avusturyalı filozof Ludwig Wittgenstein (1889-1951) “Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır” der. Wittgenstein’ın bu sihirli sözünü pek çok açıdan değerlendirebiliriz. Çocuklar açısından düşündüğümüzde, bilim, sanat, düşünce ve hümanizma üzerinden kurulan bir yaşam kültürü, çocuğun dil evreninin de olumlu bir şekilde gelişmesini sağlar. Hayatın içinde karşılık bulan düşünceler, dilde de karşılık bulur. Çocuklara dil sevgisi ve dilin onların evrenlerini geliştirmekteki önemi, kişisel deneyimler üzerinden ne kadar gösterilebilirse, çocuklar da, bu dile o denli sadık kalacak, onu geliştireceklerdir.

Her çocuğun kendisiyle büyüyen bir dili vardır. Her dilin bir çocuğu olduğu gibi. Çocukların kuracakları, hayatları boyunca yanlarında olacak dil, ne kadar barışçıl, insancıl ve dil sevgisiyle kurulursa, onlar da kendilerine öyle güzel, özenli bir hayat kuracaklardır. Bu konuda en büyük görevlerden biri de eğitimin ilk aşamalarından birinde bulunan okul öncesi eğitimcilere düşmektedir. Kendi dil evrenlerini evrensel ve demokratik değerlerle genişleten eğitimciler, çocukların da iyi bir dil ve yaşam yolu kurmalarında kıymetli yönlendiriciler olacaklardır.

 

Bülent Özçelik

Kapadokya Üniversitesi

Sosyal Hizmetler Program Başkanı




E-Bülten Kayıt

Montessori Anaokulu hakkında bilgi almak için e-posta adresinizi bırakın.

Onay vermeden bu işlemi gerçekleştiremezsiniz
Kapadokya Üniversitesi veri sorumlusu sıfatıyla, verdiğiniz kişisel verilerin gizliliğini 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununa (KVKK) uygun olarak ve büyük bir hassasiyetle koruyacaktır. Kişisel verileriniz, KVKK’ya uygun olarak işlenecek, sizleri Kapadokya Üniversitesi hakkındaki gelişmelerden e-posta veya telefon yoluyla haberdar etmek için kullanılacaktır. Detaylı bilgi için tıklayınız