Barış Kültürü Çocukları: ‘Okul Öncesi Dönemde Farklılıklara Saygı ve Duyarlılık Eğitimi’

10-16 Mayıs tarihleri arasında Birleşmiş Milletler’e üye 156 farklı ülkede engelliler haftası olarak bilinen bu tarihlerin önemini çocuklar açısından nasıl ele almamız gerekir? Genelde bir kutlama haftası ile gündeme gelen ‘engellilik’ kavramı aslında toplumun her kesimi için önemle düşünülmesi gereken bir kavramdır. Eğitimin dili, toplumun dilini de etkiler. Dolayısıyla aslında ‘engel’ den ziyade ‘özel gereksinim’ kelimesini kullanmayı tercih etmeliyiz. Çocuklarımızı her ne kadar pamuklara sarmak istesek de, hayatın farklılıklarıyla er ya da geç karşılaşacaklarını bilmekteyiz. Bu farklılıkları da onların anlayabileceği ifade biçimleri ile anlatmak hem uzmanların hem de ebeveynlerin bir görevidir. Bu nedenle öncelikle, biz yetişkinler dilimizi nitelikli yönde evrimleştirmeliyiz. Engelden ziyade, ‘özel ihtiyacı olan’, ‘özel gereksinimli’ ya da ‘özel eğitime gereksinim duyan’ çocuklar gibi ifadeleri kullanmayı tercih etmeliyiz.

Dil, bireyin gerçeklerinin zihnindeki temsillerinin bir aracı olduğu gibi aynı zamanda bir toplumun kültürünün ve eğitiminin de yansımasıdır. Yetişkin dünyası, tecrübelerine dayanarak çocuk dünyasını korumak için elinden geleni yapsa da, çocuk etrafında olup bitenlere o kadar meraklıdır ki, deneyimleyebileceği farklı olaylarla ya da kişilerle karşılaştığında hemen bu duruma ilgisini yoğunlaştırır. Bizim kurmaya çalıştığımız dünyanın ise gerçekliği tartışılır. Dünya değişir, dönüşür ve dünya farklılıklarla doludur. Sabah mutlu uyandığınız o günün bir ömür aynı geçmesi mümkün değildir. Fakat biz çocuklarımızın hep aynı davranmasını ve aynı hissetmesini istemekteyiz. Aynı çocuklarla, aynı öğretmeniyle, aynı okulla, aynı çevreyle hep aynı duyguyla yaşasın hayatı… Bu ütopyayı kuran ise bizden öte içimizdeki güçlü koruma arzusudur. Zihinden öte, içgüdüsel bir davranış niteliği göstermekteyiz. Sıklıkla karşılaştığımız bir örnek vermemiz gerekirse, kendi çocuğumuz özel gereksinimi olan bir çocukla aynı sınıfa düştüğünde kurmaya çalıştığımız gerçek olmayan dünyamız sarsılır. Çocuğumuz, bu zamana kadar hiç anlatmadığımız, farklı ihtiyaçları olan bir çocukla karşılaşacaktır. Dolayısıyla, ebeveyn olarak biz yetişkinler de, ne yapacağımız konusunda bir belirsizlik yaşarız ve bu doğrultuda bizim için en kolayı bu durumla baş etme yöntemlerini araştırmak yerine uzaklaşmayı tercih etmek olur. Bu içgüdüsel davranışın temelinde yer alan ‘bilmediğin bir durumdan kaç’ düşüncesi ile çocuğumuzun dünyasına çeşitli mesajlar vermekteyiz: ‘Bazı çocukların farklı ihtiyaçları olamaz.’, ‘Özel gereksinimli birinden hemen uzaklaşmalıyız’, ‘Sağlığımızla ilgili olumsuz bir şey olduğunda herkes bizden uzaklaşabilir.’ ‘Ben hep sağlıklı ve normal olmak zorundayım.’ Bu gibi mesajları yerleşmiş bir davranış kalıbı olarak çocuklarımızın dünyasına miras bırakabiliriz.

Okul öncesinde en çok önem verdiğimiz ve değerler eğitimi kapsamında ele aldığımız konulardan biri ‘Duyarlılık Eğitimi’dir. Aslında çocuğumuzu, sınıfında yer alan özel gereksinimli bir arkadaşından dolayı başka bir sınıfa geçirmek istediğimizde ya da tam tersi ve en kötüsü özel çocuğumuzu o sınıfta istemediğimizde, kendi çocuğumuzun zihnine ‘farklılıklara saygı’ya dair olumsuz bir iz bırakırız. Çocuklar doğaları gereği elbet gelişecektir, zihinleri 0-6 yaşta en aktif dönemdedir. Biz ne kadar endişelensek de, erken çocukluk birçok bilgiye meraklı ve istekli olduğu bir çağdır. Dolayısıyla bilgiler elbet yeşerecektir, peki ya okul öncesinin en temel hedefi olan insani değerler? Sosyal ve duygusal gelişim alanını nasıl geliştireceğiz? Çocuklar, ailelerinin problemlerini nasıl çözdüklerine bakarak kendi problemlerine o yönde bir çözüm getirir. Topluma, çevresine ve kendisine duyarlı bir çocuk tüm farklılıkları hoşgörüyle karşılar, barıştan yana olur. Kendi problemlerine barışçıl çözümler üretebilir. Aslında duyarlılık ve barış eğitimi birbirini besleyen iyi önemli alandır. Örneğin, birbiriyle tartışan iki çocuğun sorunlarını çözmelerine yardımcı olmak isteyen ebeveynler ve uzmanlar, bu probleme sorun odaklı değil çözüm odaklı yaklaşmalıdır. Çözüm odaklı yaklaşmayı deneyen birey, içinde insan sevgisi taşıyan duyarlı bir bireydir aslında. Fakat çocuğun çevresi aynı barışçıl davranış biçimlerine sahip olmayabilir. Yine farklı kişilikler, farklı davranışlar, farklı anlayış biçimleri yanı farklılık kavramı karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla çocuk, her ne kadar barışçıl ve duyarlı bir eğitimin parçası olsa da bunun tam zıttı bir farklılığın da olduğunu kabul edebilmeli ve bu durumun dünyasını derinden sarsmasına izin vermemelidir. Bunların hepsi sosyal ve duygusal gelişimin yani sağlıklı bir ruh sağlığının temelini oluşturacak düşünce biçimleridir. 10-16 Mayıs haftasına özel olarak bu şekilde bir duyarlılığın ya da anlayış biçiminin geliştirilmesine dikkat çekmek istenirken aynı zamanda özel çocuklarımızla birlikte yaşayabilme becerisinin, toplumun sosyal ve duygusal gelişiminin önemli bir parçası olduğunu da unutmamız gerekir. Çocuğumuz kendisi ve çevresi gibi olmayan kişiliğe ve fizyolojik özelliklere sahip olmayan çocuklar ile birlikte eğitim görebilir. Yetişkinlerin kontrolünde bir çevrenin kurgulanması mümkün değildir. Çünkü o çevre, hayat boyu sürmeyecektir. Çocuğun anlayabileceği düzeyde hayatın ve insanların farklılığı, çocuğa hissettirilmelidir. Bu hissettirilme ise oyunlarla, değerler eğitimi kapsamında yazılmış nitelikli hikâye kitaplarıyla sağlanabilir. Belki de önce hayatın bu yönünün normalliğine kendimizi ikna etmemiz gerekmektedir.

10-16 Mayıs haftası için bir farkındalık düzeyi olarak bilmemiz gereken şudur ki; okul öncesi eğitim kurumlarında da kaynaştırma programı vardır. Eğitime katılabilecek düzeyde ve özel gereksinime ihtiyacı olan çocuklarımız her kurumda kaynaştırma programına alınabilir. Kaynaştırmadan kastedilen ise özel gereksinimli çocuklarımızın diğer arkadaşlarıyla birlikte önerilen düzeyde ve zamanda eğitim görebilmesidir. 10 çocuk bulunan okul öncesi sınıflarda iki, 20 çocuk bulunan sınıflarda ise bir çocuk olacak şekilde kaynaştırmaya alınabilirler. (MEB OÖE ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği Madde 11/5ç) Kendi sınıfında kaynaştırma öğrencisi olan bir çocuğa, sınıfı ile ilgili anlayabileceği düzeyde bilgi verildiği takdirde bu durumun kendisi açısından olumlu taraflarını görmekteyiz. Değerler açısından birçok kavramı öğrenebilecekleri bir ortamı deneyimleyebilirler. Özel gereksinime ihtiyacı olan öğrencimize destek olarak, arkadaşına yardım ederek sorumluluk duygusunu, farklılıklara saygı’yı, kendisinden farklı olana duyarlılığı, yardımseverliği deneyimleme ve yaşayarak içselleştirme şansları olur. Çocuklar ön yargı’yı yetişkinlerden öğrenirler. Söz konusu olan oyun ve çocukların doğalarına uygun etkinlikler ile birlikteliği çok rahat yaşayabilirler. Oyun çocuklar için evrensel bir dildir. Oyun kurmayı her iki çocuğa da öğrettiğinizde, onların oyunsu doğaları kavuşacaktır. Orada ön yargılara yer yoktur. Oyun, çocukların içinde hazır bir güdüdür. Yetişkinlerin bu oyun ortamını gerektiği yerde yapılandırması, çok iyi gözlemlenmesi ve oyunu kurmada yönlendirici olması çocukların birlikteliğine destek sağlar. ‘Engelli Çocuk ve Oyun’ isimli makalede belirtildiği üzere: Sosyal bütünleşme hem özel gereksinimli hem de diğer çocuklar için önemli bir fırsattır. Birlikte aynı oyun alanında oyun oynayarak, birbirlerinden; çeşitliliğin anlamını, paylaşmayı, empati ve iletişim kurmayı öğrenebilirler. Bu nedenle daha fazla bir arada olmaları açısından desteklenmelidirler.’ Çocuklar sorumluluk verildiği takdirde sorumluluk almaktan çok hoşlanırlar. Bu duyguyu harekete geçirecek olan yetişkinlerdir. Nitelikli bir yönlendirme yapıldığı takdirde ön yargısız, hoşgörülü, duyarlı çocukların yetişmesini sağlamak mümkündür.

Barış eğitiminden yana, farklılıklara saygı duyan, çevresine ve ailesine yardımcı olmayı bir davranış biçimi haline getirebilen çocukların yetişebilmesi, eğitimin öncelikli hedefleri arasındadır. Bu durum, sosyal ve duygusal gelişimin bir kazanımı olduğu kadar bizden farklılık gösteren bireylerin de duygusal bir ihtiyacıdır. ‘Kendini bilen iyi bir insan’ olabilme hedefinden daha öncelikli ne olabilir? Eğer ki okul öncesinde önem verilmesi gereken değerler eğitimini doğru uygulayabilirsek, yıllar sonra çocuklarımızın olası ruhsal sorunlarını ya da çözüm üretemeyen becerilerini geliştirmek için psikologlar aramak zorunda kalmayabiliriz.

Öneri:

‘Dünyaya Çocuk Gözüyle Bak’

(Çocukların ön yargısız doğalarına ve çevre yoluyla öğrendiklerine dair bir video örneği)

https://www.youtube.com/watch?v=o8wCiOysRuQ

Hikâye Kitabı Önerisi: ‘Farklı Ama Aynı’ (Feridun Oral, +4 yaş)

Gül Çandır

Kapadokya Üniversitesi

Çocuk Gelişimi Programı

Öğretim Görevlisi




E-Bülten Kayıt

Montessori Anaokulu hakkında bilgi almak için e-posta adresinizi bırakın.

Onay vermeden bu işlemi gerçekleştiremezsiniz
Kapadokya Üniversitesi veri sorumlusu sıfatıyla, verdiğiniz kişisel verilerin gizliliğini 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununa (KVKK) uygun olarak ve büyük bir hassasiyetle koruyacaktır. Kişisel verileriniz, KVKK’ya uygun olarak işlenecek, sizleri Kapadokya Üniversitesi hakkındaki gelişmelerden e-posta veya telefon yoluyla haberdar etmek için kullanılacaktır. Detaylı bilgi için tıklayınız