Okul Fobisi Mi, Yoksa Okul Korkusu Mu?

Pek çoğumuz okula başladığımız o ilk günü hatırlarız, değil mi? O ilk gün; kimilerimiz için artık ‘büyümüş’ olmanın verdiği haz ile gidilen yer, kimilerimiz için ise belki de hayatımızın en acı günü… Öyle ya da böyle, o ‘ilk’ günün yaşatmış olduğu duygular her ne olursa olsun, artık büyüdük ve ne yaşamış olursak olalım, şimdi çocuklarımızın o ‘ilk’ gün ne yaşayacakları konusunda endişe eder olduk. Acaba benim kızım/oğlum ne yapacak? Acaba ilk günden sorun yaşayacak mı? Acaba arkadaşlarına alışabilecek mi? Acaba öğretmenini sevecek mi? Acaba başarılı olacak mı? İçimizi kemiren bu ‘acaba’lar ile başlayan sorular; belki de çocuğumuz öğrenim hayatını tamamlayana dek böylece sürer gider. Peki, ama neden? Bizler kendi korkumuzu, kaygımızı, endişemizi, stresimizi çocuğumuza yansıtmaktan alıkoyamayız kendimizi nedense; üstelik tam tersine onun özgüvenli, mutlu, hevesli olmasını sağlamamız gerektiği halde… Oysaki bizler de bir zamanlar çocuktuk, tıpkı şu anda kendi çocuklarımız gibi; üstelik büyüyüp anne/baba olunca kendi anne/babamızı dikkate alacak ama onlar gibi olmayacaktık da onları yetiştirirken? Peki, bu aradan geçen yıllar boyunca ne değişti, ne oldu o çok iyi bildiğimiz ama bir türlü davranışa dökemediğimiz kocaman sözlere?

Okul fobisi deyince aklımıza pek çok olumsuz durum geliyor olabilir ya da okuyanlarımız bilirler; bu konuda pek çok farklı terimsel kullanım bulunmaktadır. Okula gitmek istemeyen çocuklar üzerine yapılan tartışmalar; geçen yüzyıldan bu yana, literatürde kendisine yer bulmaktadır. İlk kez 1913 yılında, okula gitme durumuyla ilgili olarak “nörotik reddetme” terimi ortaya atılmıştır. Korku ve anksiyeteden kaynaklanan okul devamsızlığını açıklayan ilk yazar Broadwin olmuştur. Okul fobisi terimi ilk olarak 1941 yılında, Johnson ve arkadaşları tarafından kullanılmış; okula gitmekten kaçınma ile ilgili anksiyete ile karakterize bir çocukluk sendromu olarak tanımlanmıştır. İlk kez İngiltere’de ortaya atılan okul reddi terimi ise; duygusal sıkıntı nedeniyle okula gitmeyen çocuklarda, benzer sorunları tanımlamak için kullanılmıştır. Tartışmalar sürerken, araştırmacılar okula gitmeyen çocukları; korku ya da anksiyeteden okula gitmeyip evde kalanlar ile ilgili okula ilgi duymadıkları ve/veya yetişkin otoritesine karşı çıktıkları için okula gitmeyenler olarak genel iki gruba ayırmışlardır. Birinci grup için okul reddi, anksiyöz okul reddi, okul fobisi ya da ayrılık anksiyetesi bozukluğu gibi isimler kullanılmıştır. İkinci grup ise okuldan kaçma olarak isimlendirilmiştir.

Günümüzde okul reddi terimi daha tanımlayıcı ve kapsamlı olduğu için tercih edilmektedir. Okul reddi; “Çocukların anksiyete ve depresyon gibi duygusal sorunlar nedeni ile okula devam edememesi” olarak tanımlanmaktadır. Okul korkusu olan çocuklar ise; “Gerçek okul durumundan korkma ve kaçınmadan çok, bağlı oldukları kişinin yokluğu veya kaybından ya da güven duydukları ortamdan uzak kalmaktan korkanlar” olarak tanımlanmaktadır. Günümüzde okul reddi ve okul fobisi eş anlamlı olarak kullanılmamaktadır. Okul fobisi, okul reddinin nedenlerinden biri olarak görülmektedir. Yalnızca “Okula gitme sırasında yaşanan ayrılma ile ilişkili anksiyete”; daha çok okul fobisi, buna karşın “Okul ve ev dışı herhangi bir yerden ayrılma ile ilgili anksiyetenin yaşanması”; ayrılma anksiyetesi bozukluğu olarak değerlendirilmektedir.

Okul reddini okuldan kaçmadan ayırmak için, okul reddi olan çocuklarda görülen bazı ortak özellikleri şöyle sıralayabiliriz;

  1. Uzun süre okul devamsızlığı ile sonuçlanan okula gitmede ciddi zorluk,
  2. Okula gitme zamanı geldiğinde, çocuktan okula gitmesi istendiğinde; aşırı korku, öfke patlamaları ve mutsuzluk gibi belirtileri olan şiddetli duygusal sorunlar ya da duygusal bir temeli olduğu düşünülen fiziksel hastalık yakınmaları ortaya çıkarma,
  3. Okul zamanında ebeveyn ya da diğer aile bireylerinin bilgisi dâhilinde evde kalma,
  4. Şiddetli antisosyal davranış/davranım bozukluğunun olmamasıdır.

Ayrıca okul reddi olan bir çocuk, genelde mesleki hedefleri olan çalışkan bir öğrenciyken; okuldan kaçan bir çocuk, okulu sevmeyen ve düşük okul başarısı sergileyen bir öğrencidir. Okuldan kaçan çocuklarda, okula gitme konusunda anksiyete ya da korku görülme olasılığı düşüktür. Okuldan kaçanlar genel olarak okula ilgi duymama, okul dışında daha keyifli zaman geçirme ve okul kurallarına uymama nedeni ile aralıklı ve kısa süreli devamsızlık yapmaktadırlar. Okul reddi olan çocukların tersine, okuldan kaçan çocuklar; devamsızlıklarını çoğu kez ebeveynlerinden gizlemektedirler. Okul dışında bulunduklarında eve gitmeyerek, çoğu zaman diğer antisosyal akranlarıyla birlikte yıkıcı davranışlarda bulunmaktadırlar. Bunlara ek olarak, okuldan kaçan çocuklar duygusal bir bozukluktan çok davranış bozukluğu tanısı almaktadırlar.

Çocuğunuzun Sorunu Okul Fobisi Mi, Yoksa Okul Korkusu Mu?

Öncelikle doğru tanımlama yapmak çok önemli, çünkü ancak doğru tanımlama sonucunda doğru yaklaşımları sergileyebiliriz. Okulların açıldığı günlerde birçok ebeveynin karşısına çıkmış ya da çıkacak bu sorun ile ilgili olarak; fark etme ve doğru tanımlayabilme konusunda başta öğretmenler ve ebeveynler olmak üzere yaygın bir kafa karışıklığı yaşandığı görülmektedir.

Ağız alışkanlığından olsa gerek, maalesef ki fobi kelimesi son dönemde korku kelimesi ile eş anlamlı olarak kullanılmaya başlandı. Oysaki korku; sevgi, öfke, nefret, özlem, heyecan gibi doğal bir duygu türüdür, fobi ise bir patoloji yani psikolojik rahatsızlıktır. Fobi; pek tabi ki korkunun baskın olduğu, ancak irrasyonel nitelikli, karşı karşıya olunan durumla orantısız ve patolojik nitelik arz eden bir korkuyu ifade eder. Yani her okul korkusuna fobi demek; meseleye basmakalıp yaklaşmak demek olur ki bu durum, sorunun çözümüne ilişkin yaklaşımımızı belirleyeceği için hayati bir hataya kapı aralar.

Okul, her çocuk için az ya da çok belirsizlik demektir. Bu noktada formasyon/psikoloji eğitimimizden ve oldukça yoğun mesleki gözlemlerimizden gayet net olarak biliyoruz ki; her belirsizlik durumu, tabiatı gereği insan organizmasında kaygı ve korku yaratır. İnsanların karanlıktan ya da tanımadıkları yerlerden-kişilerden korkmalarının altında da aslında bu belirsizlik yatar. Dolayısıyla okula ilk defa gidecek olan çocuklar için de okul yaşantısı öyle ya da böyle, az ya da çok bir belirsizlik anlamına gelir.

Peki, Bu Sorunun Aşılması İçin Ne Yapılabilir?

Okul korkusu yanan bir ateşe benzetilebilir. Her ateş de doğası gereği eninde onunda söner. Sönmüyorsa, ya altına odun ya da kömür atılıyordur veya bu ateş rüzgârla ya da yelpaze ile sürekli ateşleniyordur. Bu ise, sorunun ateşte değil, ateşe yaklaşma biçiminde olduğunu gösterir. Bu gerçeklikten hareketle ve öncelikle, çocuğun büyük ölçüde insani bir süreç içinde işleyen, ancak sıkıntı da yaratan bu duygusuna saygı, hoşgörü ve anlayış ile yaklaşılmalıdır. Hatta yaklaşım yapmanın ötesine geçilerek, yaşına uygun şekilde çocuğa mutlaka hissettirilmelidir. Olumsuz ya da negatif yaklaşımlar sergileyerek, çocuğun zaten var olan kaygı ve korku duygularını besleyebilecek davranışsal hatalardan ısrarla uzak durulmalıdır. Bu sorunda; ne sert ne esnek yani tatlı-sert olarak bildiğimiz orta bir yol, en uygun yaklaşım şekli olacaktır. Bu bağlamda da iletişim şeklimiz ve konuşmalarımız son derece yumuşak, gönül alıcı, motive edip cesaretlendirici; ancak bu konudaki davranışlarımızın da aynı oranda kararlı olması gerekmektedir. Söylediğimiz sözlerden ziyade davranışlarımızın daha etkili olabileceğini göz önünde bulundurmamız gerekmektedir.

Bu konuda bilinmesi gereken önemli bir ayrıntı da aslında şudur: Okul korkusu sorununun çözümünde önemli olan; birçok şeyin yapılması değil, az şeyin doğru bir biçimde yapılmasıdır. Bunun için de her yapma işinin tam ve doğru yapma anlamına gelmediği gerçeğinin farkında olunması önemlidir.

Nagehan Avcı

Kapadokya Üniversitesi

Çocuk Gelişimi Programı

Öğretim Görevlisi




E-Bülten Kayıt

Montessori Anaokulu hakkında bilgi almak için e-posta adresinizi bırakın.

Onay vermeden bu işlemi gerçekleştiremezsiniz
Kapadokya Üniversitesi veri sorumlusu sıfatıyla, verdiğiniz kişisel verilerin gizliliğini 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununa (KVKK) uygun olarak ve büyük bir hassasiyetle koruyacaktır. Kişisel verileriniz, KVKK’ya uygun olarak işlenecek, sizleri Kapadokya Üniversitesi hakkındaki gelişmelerden e-posta veya telefon yoluyla haberdar etmek için kullanılacaktır. Detaylı bilgi için tıklayınız