Written by 17:21 Makaleler Views: 1

Çocuğun Özgüven Gelişiminde Ebeveyn Davranışları

Özgüven, bireyin kendisi ile ilgili olumlu ve pozitif duygular geliştirmesi sonucunda ortaya çıkan, harekete geçme gücü olarak tanımlanmaktadır. Benlik kavramının oluşumu ve gelişimi sürecinde, çocuğun yaşantıları, deneyimleri, ona sunulan geribildirimler ve çocuğun bütün bunları yorumlaması, onun özgüven düzeyini belirlemektedir. Örneğin bir sandalyeye kendi çabasıyla çıkabilen bir çocuk kendine güvenmeye başlar. O sandalyeye çıkmaya çalışırken ona başarma şansı vermeyip hemen yardım eden ebeveynler ise birçok zaman çocuğa verdikleri zararın farkında değildirler. Çocuklar birçok başarısız deneme sonucunda başarmayı öğrenirler. Böylece yaşama ve kendilerine dair kalıcı bilgiler edinmiş olurlar.

Özgüveni yüksek olan çocuklar ile özgüveni düşük olan çocuklar arasında, düşünce biçiminde ve davranışlarda birçok farklılık olduğu bilinmektedir. Özgüveni yüksek olan çocuklar başkalarıyla bir şeyler yapmaktan hoşlanırlar. Grup aktivitelerinden ve başkalarıyla birlikte çalışmaktan keyif duyarlar. Sıkıntılı bir durumda çözüm bulmaya çalışırlar. Kendini ya da başkalarını kötüleyen cümleler kurmazlar. “Yapamadım” der ama “Yapamam” demezler. Güçlü ve zayıf yanlarının farkındadırlar. Özgüveni az olan çocuklar ise anneye ya da babaya veya her ikisine de bağımlıdırlar. Kendilerini aşağı görme eğilimindedirler, başka çocuklarla kaynaşmakta sıkıntı çekerler. Davranışlarının olumlu bir şekilde düzeltilmesinden bile hemen incinirler. Daima insanları memnun etme çabası içindedirler, işbirliğine kapalıdırlar, sık sık güven tazelemek ve yardım almak ister, sürekli sevilip sevilmediklerini/ istenip istenmediklerini sorar, kendi hataları için başkalarını suçlarlar. Meraklı değillerdir ve yeni şeyleri denemeyi istemezler. Kendilerini yetersiz olarak gördükleri için problemlerin üzerinden gelmede zorlanırlar. Kendileri ile ilgili sürekli olumsuz şeyler düşünür ve ifadelerinde sıkıkla “Ben bunu yapamam” “Ben aptalım” gibi cümleler kullanırlar. Üstelik gelecekteki yaşamlarına yönelik olarak da “Ben başarılı olamayacağım” “Hiç bir şeyi doğru dürüst yapamıyorum” düşüncesine kapılırlar. Herhangi bir zor durumla karşılaştıklarında çok çabuk pes eder, mümkünse bu işleri başkalarına yaptırmaya gayret ederler. Mahcubiyet duygusunu yaşamamak için bu çeşit riskli durumlardan sürekli uzak durmaya çalışırlar.

Çocukların bir şeyi kendi başlarına başarır hale gelmeleri özgüvenlerinin gelişmesi açısından önemlidir. Çocuğun öncelikle ihtiyaç duyduğu şey anne babası tarafından sevilmek, benimsenmek ve onları etkilemek olduğu için, özgüven gelişiminde anne babanın ilgisi şarttır. Kaliteli bir ebeveyn-çocuk etkileşiminde; ebeveynler çocuklarının kişiliğini yargılamadan ve eleştirmeden kabul etmeli ve çocukla empatiye dayalı bir iletişim kurabilmelidir. Bunların yanı sıra aşağıda ebeveynler için bazı ipuçları verilmiştir:

  • Çocuğun yaptığı işe çok fazla müdahale edilmeyerek kendisine güven duyulduğu mesajı verilmeli.
  • Çocuğun düşünce ve inançlarına saygı duyulmalı, çocuk eleştirilmeden dinlenmeli.
  • Yaptığı işlerle ilgili olarak, çocuğa olumlu tepkiler verilmeli. Çocuğa yapmaması gereken değil, yapması gereken söylenmeli. Örneğin, ‘Gürültü yapma’ yerine, ‘Biraz daha sessiz olur musun lütfen’ diyerek olumlu bir ifade kullanmak gibi.
  • Çocuk kendini tanıması için sosyal etkinliklere (resim, müzik, tiyatro, spor vb.) yönlendirilmeli.
  • Diğer çocuklarla karşılaştırma yapmaktan kaçınılmalı. Önemli olan çocuğun kendini diğer çocukların başarılarıyla karşılaştırması değil, hâlihazırdaki başarı durumunu önceki başarısıyla kıyaslayarak gelişmekte olduğunu görebilmesine yardımcı olmaktır. ‘Her geçen gün daha iyisin.” ya da “Her gün bir öncekine göre daha iyi yazıyorsun.’ gibi.
  • Çocuktan aşırı bir beklenti içine girilmemeli, başaramayacağı kadar yüksek başarılar bekleyerek öz güveni zedelenmemeli ve çocuk var olan potansiyelini sınaması için yeni denemeler yapmak için teşvik edilmeli.
  • Çocuğa sık sık konuşma fırsatı verilmeli ve düzenli aralıklarla çeşitli konularda beyin fırtınaları yapılmalı. Çocuk konuşurken onunla göz teması kurulmalı ve ciddiye alındığı ona hissettirilmeli.
  • Çocuğun değişik yaş gruplarındaki insanların bulunduğu ortamlara girmesine fırsat verilmeli.
  • Küçük başarılar yakalamaları için çocuğa fırsatlar verilmeli.
  • Kendi kararlarını vermesi desteklenmeli ve cesaretlendirilmeli.
  • Hata yapmasına ve hatalarından ders almasına izin verilmeli.
  • Çocuk ile davranışı arasındaki farkı ayırt edilmeli. Kendisinin değil, davranışının hatalı olduğu söylenmeli.
  • Özgüven aynı zamanda çocuğun sevildiğini hissetmesine de bağlıdır. Bir şey başaran çocuğun mutluluğu eğer sevildiğini hissetmiyorsa özgüvensizliğe dönüşmektedir. Bundan dolayı anne-babalar çocuğa sevgilerini göstermekten çekinmemeli.
  • Çocuk sadece bir şeyi başardığı için değil sergilediği çaba için de takdir edilmeli.

Özgüven bireyin tüm yaşantısını etkileyen bir duygudur ve bu duygunun temelleri çocuklukta atılmaktadır. Dolayısıyla çocuğun özgüveninin oluşumunda aileye büyük sorumluluklar düşmektedir. Bu sorumlulukları başarıyla yerine getiren aileler ileride başarılı, kendine güvenen, kendiyle barışık, kendini olduğu gibi kabul eden çocuklar yetiştirmiş olacaklardır. Ancak özgüven oluşumunda ailenin rolü büyük olsa da özgüvenin devamı için yakın çevre ve öğretmen tutumları da çok önemlidir. Özgüveni yüksek bireyler yetişmesi için toplum her konuda olduğu gibi bu konuda da el ele vermelidir. Bu yüzden anne babalar, öğretmenler ve her kademedeki yöneticiler çocukların güven duyabilecekleri bir ortam oluşturmada kendilerini sorumlu hissetmelidirler.

Dr. Öğr. Üyesi Rumeysa Hoşoğlu

Kapadokya Üniversitesi

Sağlık Bilimleri Yüksekokulu

Çocuk Gelişimi

Visited 1 times, 1 visit(s) today

Last modified: 17 Eylül 2025

Close